7 Şubat 2012 Salı

Hayaletler Sahnede.. "Bir Ofis Gecesi Rüyası"

Şimdi biraz düşünün.. Özel yetenekleriniz var.. Tam olarak doğa üstü bir güç ya da benzeri birşey değil ama yakın.. Diğer insanlardan farklısınız.. Üretebiliyorsunuz.. Yaratıyorsunuz.. Dünya üzerinde öyle şeyler yaratıyorsunuz ki, yarattıklarınızın peşinden milyonlarca insan gidiyor.. Tanımadığınız, görmediğiniz, dilini bile bilmediğiniz insanlara ulaşıyorsunuz yarattıklarınız sayesinde.. Düşününki sanatçısınız.. Bir bestekar.. Bir klasik müzik bestekarı.. Diğer insanlardan çok çok farklı bir dünyanız var.. Tanrı’nın size vermiş olduğu bu yetenek karşısında bazen çok yoruluyorsunuz.. Çünkü elinizden sanat yapmaktan başka hiç bir iş gelmiyor.. Başka hiç bir işten anlamayan bir sanatçının en korktuğu şey sanıyorum ki, insanlar için icra ettikleri sanatlarının yine insanlarca anlaşılmamasıdır, yanlış yorumlanmasıdır, gereken değerin gösterilmemesidir..
Klasik müzik dinler misiniz ? Birçoğunuzun evet dediğine eminim.. Peki kimleri dinlersiniz? Hangi eserlerini seversiniz en çok? Birçoğunuzun aklına gelmeyecek.. Ama reklamlarda, çizgifilmlerde kullanılan onlarca değerli eser var.. Birçoğumuz bu eserlerin o reklamlar ya da çizgifilmler için yapıldığını düşünürken, klasik müzik takipçilerinin içini acıtıyor bu durumlar.. Çünkü eserler değiştiriliyor.. İnsanlara yanlış aktarılıyor.. O değerli bestecilerinden bahsedilme zahmeti bile gösterilmeden kullanılıyorlar yerli yersiz..
Georges Bizet’i bilir misiniz.. O ünlü Carmen Operası’nın yaratıcısıdır.. Ne badirelerle insanlara sunulmuştur Carmen.. Ama yeni uyarlamasıyla Carmen göbek havası olmuştur.. Ne acı.. Kendinizi Bizet’in yerine koyun bir..
Değerli bestekarlardan en talihsiz olanlarından biri de Ludwig Van Beethoven’dır. Ah o 5. Senfoni.. Neler gelmiştir başına.. Ne çirkin uyarlamalar yapılmıştır, tahammül edilemez.. Bir de Balık Ayhan yorumu vardır ki aman yarabbim!
Bir sanat eseri yaratmak muhteşem bir duygu olmalı.. Hele ki ciddi sayıda insan eserinize kıymet veriyorsa, eseriniz kabul görüyorsa.. Bu sanat eserinin ne olduğu önemli değil.. Ne olursa olsun, başka insanlar tarafından izin alınmadan ve üstüne üstük bir de değiştirilerek kullanılması, eserin yaratıcısı için çok ama çok rahatsızlık verici olmalı.. Hatta mezarından kaldıracak kadar!
Evet, Oda Tiyatrosu’nun “Bir Ofis Gecesi Rüyası” adlı oyununundan bahsetmek için bu ön yazıyı yazdım.. Bu oyun; artık eserlerinin katledilişine kayıtsız kalamayan birçok klasik müzik bestecisi ve hayatlarındaki önemli insanların, mezarlarından kalkıp yaşadıkları dönemde, bu eserlerin bestelenişindeki hikayeleri anlatmalarını konu alıyor..Etkileyici görüntülerle karşı karşıya kalıyorsunuz oyunu izlerken.. Tek perdelik oyun; hayalet makyajlı oyuncularıyla, ışıkların çok doğru ve gizemli atmosferi veren şekilde kullanılmasıyla, klasik müzik eserlerinin anılmasıyla, izleyicileri hem görsel anlamda tatmin ediyor, hem de klasik müzik üzerine bir belgesel niteliği taşıyor..

Oyunu yazan, yöneten ve de başrol oyunculuğunu (Giuseppe Verdi karakteri ile) üstlenen Kaan ERKAM’ a sonsuz teşekkürler..
Oyun Afife Jale Sahnesi’nde oynanmaktadır, bilginize.. İzleyin, izlettirin efenim..